Güç Paylaşımda Gizlidir
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
Güç Paylaşımda Gizlidir

Forumu Yaşatan Paylaşımdır. Paylaşımlarınızı Esirgemeyin...
 
AnasayfaAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Nba'deki ünlü oyuncuların ve efsanelerin biyografileri ( hayat hikayeleri )

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
haremi
Admin
Admin
haremi


Mesaj Sayısı : 144
Kayıt tarihi : 07/02/08
Nerden : ERZURUM

Nba'deki ünlü oyuncuların ve efsanelerin biyografileri ( hayat hikayeleri ) Empty
MesajKonu: Nba'deki ünlü oyuncuların ve efsanelerin biyografileri ( hayat hikayeleri )   Nba'deki ünlü oyuncuların ve efsanelerin biyografileri ( hayat hikayeleri ) Icon_minitime2008-02-10, 16:19

Adam Morrison
Pozisyon: Forvet
Boy/Kilo: 6-8 / 205
Doğum Tarihi: 19 Temmuz, 1984
Okul: Gonzaga
Gonzaga Üniversitesi yurdunda bir öğrencinin odasında sadece dört adet poster var. Bu posterler sırasıyla Che, Larry Bird, Rage Against The Machine ve Karl Marx’a ait. Ayrıca bu öğrencinin uzun kahverengi saçları ve yetmişlerdekilere benzeyen bir bıyığı var. Bunlara ek olarak bu öğrenci 1. tip şeker hastası olmasına rağmen okulunun basketbol takımın tartışmasız yıldızı ve lideri hatta 2006 draftına katılan önemli oyunculardan biri. Herhalde az çok kimden söz ettiğimi anlamışsınızdır. 2005-1006 sezonunda NCAA’de büyük başarı göstermiş ve 2006 draftında ilk beşten seçilmesi çok muhtemel olan Adam Morrison bu yazımız da inceleyeceğimiz oyuncu olacak

Morrison 18 Temmuz 1984’te dünyaya gelmiş. O doğduğunda Basketbol antrenörü olan babası (John Morrison) Glendive’de Dawson Community College’da baş antrenör olarak çalışıyordu. Daha sonra aile önce baba Morrison işi nedeniyle önce Güney Dakota’ya daha sonra ise Wyoming’e taşındı. Adam 4. sınıfa başladığında Morrison ailesi Spokane Washington’a taşındı. Bu dönemlerde Adam Gonzaga top toplayıcı olarak çalıştığından okulun havasını küçük yaşlardan teneffüs etme şansı bulabilmişti.

8. sınıfa geldiğinde Adam bir anda 14 kilo birden zayıfladı. Sonunda bu ani kilo vermenin sebebi anlaşılacaktı. Adam 1. tip diabetik olmuştu. Fakat bu hastalık onun Spokane High lisesinde basketbol takımın yıldızı olmasını engelleyememişti. Lisedeki son yılında Greater Spokane League (GSL) organizasyonunda 542 sayı ve tüm lise kariyerinde toplam 1904 sayı ile her iki dalda da rekor kırıyordu. (bir sezondaki eski rekor yine kendisinin 3. sezonda ulaştığı 488 sayıydı. Ayrıca toplamdaki eski rekor ise Gonzaga oyuncusu olan Sean Mallon’ın ürettiği 1760 sayıydı.) Lise kariyeri sonunda Washington bölgesinin en iyi lise oyuncularından olan GSL’de 2 kez All-GSL seçilen ve son senesinde 27.7 sayı ortalaması tutturan Morrison (lisedeki üçüncü yılında sayı ortalaması 24.2 idi) takımını bölge finallerine (Yarı finalde eski bölge şampiyonu Lincoln-Tacoma’yı eleyerek) çıkarmış. Hastalığının onu zorlamasına rağmen 37 sayı atmış fakat takımının şampiyonluğu Franklin’e kaybetmesine engel olamamıştı. Takımı ise o final maçına kadar sezon boyu yenilmemiş ve sezonuda 28-1 (Önceki yıl ki dereceleri 20-8 idi) ile kapatmış oldu. Bütün bu başarılar sonunda Adam GSL’de yılın oyuncusu, Bölgesel 4-a sınıfı turnuvası MVP ödülü ve AP and Tacoma News Tribune All State takımına seçilme ödüllerini toplamıştı.

Böylece evinden ayrılmadan hem çok iyi bir okulda eğitim alacak hemde ülkenin önemli basketbol programlarından birince oynayacak olan Morrison için 2003-2004 yılı oldukça iyi başlamıştı. İlk dört maçında çift haneli skor üretebilen Morrison yine ilk double-double (Denver’a karşı sayı ve ribaundda çift hanelere ulaşan Morrison sezon boyunca başka hiçbir maçta çift haneli bir sayıda ribaund alamadı) performansını da bu dört maçlık seride gerçekleştirmişti. O sezonki en fazla sayısı olan 22 sayıyı Saint Mary’s Üniversitesine karşı 10/15 saha içi isabet ile bulmuştu. Morrison’ın da yardımı ile takımı WCC’yi (West Coast Coneference) şampiyon olarak kapattı. Morrison WCC’de normal sezonu 11.4 sayı ile kapayarak 2001’den beri çift haneli ortalamalarla sayı üreten ilk freshman (2001 Blake Stepp bunu gerçekleştirmişti) oldu.Ayrıca Morrison bu ortalama ile WCC’de 20. en skorer oyuncu ve %52.5 saha içi isabet oranı ile de 5. en isabetli şut atan oyuncu oldu. NCAA turnuvasında ise Valparalso’ya karşı 14 dakikada 10 sayı ve Nevada’ya karşıda 23 dakikada 14 sayı atıyordu. Bütün bunların sonucu olarakta WCC All-Freshman takımına seçilme onurunu yaşadı.

Morrison 2. sezonu öncesinde Amerika Genç Milli takımı ile Halifax’ta düzenlenen dünya şampiyonasında altın madalya kazandı. Final maçında dizindeki sakatlık nedeniyle oynamayan oyuncu turnuvayı (3 maçta forma giydi) 8.2 sayı ve 1.7 ribaund ile tamamladı.

Morrison başkente ve okuluna döndüğünde ise müthiş bir başlangıç yaparak 2. sezonun ilk 16 maçında çift haneli skorlara ulaşabildi. Yine bu seri içinde kariyer rekorunu iki kez (İllinois ve Washington) ulaştığı 26’ya getirdi. Ayrıca yine 26 sayı attığı İllinois maçında bunun yanına 11’de ekleyen Morrison kolej kariyerinin ikinci double-double performansını gerçekleştirmişti. 2004-2005 sezonundaki 2. kariyerindeki 3. double-double performansını ise 16 sayı ve 12 ribaunda ile yaparken kariyer ribaund rekorunu da geliştiriyordu. Sezonu maç başına 34.2 dakikada 19 sayı 5.5 ribaund ortalamaları iler geçiren Morrison All-WCC First, U.S. Basketball Writers Association All-District 9, Basketball Times All-West Coast takımlarına seçilmiş ve takım arkadaşı Ronny Turiaf ile birlikte Associated Press All-America seçildi. WCC turnuvasında ise 25 sayı ve kariyer rekoru olan 8 asist ile oynayan Morrison Saint Mary’s ile karşılaştıkları şampiyonluk maçında 30 sayı atarak (ikinci yarıda ilk 7 sayıyı atarak takımın 17-5’lik serisinde başroldeydi) takımın taşıdı. Turnuva genelinde %57.9 saha içi isabet oranı ile 27.5 sayı, 5 ribaund ve 5.5 asist rakamları ile harika bir performans sergileyerek turnuvanın MVP ödülünü almaya hak kazandı. NCAA turnuvasında ise ilk turda Winthrop’a 27sayı, ikinci turda Texas Tech’e karşı 25 sayı ile oynarken maç başına da ortalama 15 ribaund aldı. Sezonun sonunda kariyer toplamı 941 sayıya ulaşmıştı.

Morrison 3. yılı öncesinde ise Amerika 21 yaş altı milli takımın Dallastaki denemelerine çağrılan 21 oyuncudan biri olmuştu. Fakat 2005 Fiba Dünya 21 Yaş Altı Şampiyonasına seçilmesine rağmen yaz okulu çalışmaları nedeniyle kadrodan affını istemişti.

Bu gelişmelerin ardında başlayan 3. sezonunda adeta sayı makinesine dönüşen Morrison WCC normal sezon maçlarının 13’ünde 30 veya üstü ve 5’inde de 40 ve üstü skor üreterek sezonuda 28.8 sayı ortalaması ile takımını WCC’de üst üste 3. şampiyonluğa taşıdı..Bu üstün performansı sayesinde takımını NCAA’deki önemli final-four adaylarına sokmuş olsada NCAA turnuvasında müthiş savunması ile rakiplerini eleyerek final-four’a ulaşan UCLA’a teslim oldular. Böylece aynı turda Duke’unda elenmesi ile herkesin beklediği Redick Morrison karşılaşması gerçekleşemedi.

Sonuç olarak yarı sahada üst düzey saha görüş ve şut mekaniği sayesinde oyunu kontrol edebilen ve tıpkı en büyük idolu Larry Bird gibi liderlik ve yarışma ruhu konusunda ön plana çıkan fakat yavaş ayakları ve savunma zaafları nedeniyle sahanın diğer yarısındaki kadar etkili gözükmeyen Morrison tıpkı liseden mezun olduğunda yüzüne bakmayan büyük kolejleri mahçup ettiyse güçlenip eksiklerinin üzerinde durup draftta onu seçmeyen takımlara da aynı mahcubiyeti yaşatabilir.


Allen Iverson

YENİ JENERASYONUN ASİ İDOLÜ; ALLEN IVERSON

O, bir kurşun kadar hızlı, çelik kadar sert, treni durdurabilecek kadar güçlü. Ama O Süpermen değil. Onun adı Allen Iverson!!.. Ve yaşamı boyunca kriponitten uzak kalmaktan çok daha önemli sorunları oldu.

Birazdan son yıllarda NBA’i derinden sarsan Allen Iverson fenomeni hakkında bilmek isteyeceğiniz hemen hemen her şeye ulaşacaksınız ama öncelikle bir konuda itirafta bulunmak istiyorum. Aslına bakarsanız Grant Hill tarzı beyefendi oyunculara daha fazla sempati ile bakan biri olarak geçen yıla kadar Iverson hakkında pek olumlu görüşlere sahip değildim. Jordan ve diğer veteran NBA yıldızlarına saygı duymadığını, Jordan’ın fazla abartıldığını söylemesi, takım arkadaşlarını yumruklaması ve coach’u ile ilgili olarak densiz demeçler vermesi tüm yeteneklerine rağmen beni giderek Iverson’dan soğutmuştu. Tamam tamam aslında bunun temel nedeni o dönemdeki kız arkadaşımın fanatik bir Iverson hayranı olmasıydı. Yok Iverson şöyle müthiş oynuyormuş, yok saç stili böyleymiş yok dövmeleri çok karizmatik duruyormuş. Tabii ki ben de bu durumda her normal erkeğin vereceği tepkiyi vermiştim: “Kim Iverson mı?? Yok daha neler!! Kızım adam mı o be?? Stackhouse olmasa Sixers da takım mı??” gibi şeyler söyledim. İşte benim Iverson’a karşı Stackhouse sevgim de o gün başladı.

NBA DEĞERLERİNİ SARSAN ASİ OYUNCU
Kim ne derse desin Iverson NBA’e adım attığı andan itibaren bir çok taşı yerinden oynattı. Üstelik bu sadece oyun tarzını kapsayan bir değişim değildi. Dövmeleri, saç modelleri, giysileri, konuşması, geçmişi ve daha bir çok özelliği ile geçmişte genç oyuncuların önüne konulan örneklerden tamamen zıt bir karakter yapısına sahipti. Iverson yaptığı her hareketiyle, verdiği her demeciyle alışılagelmiş NBA değerlerini tamamen sarsmaktaydı. Eğer Iverson karşı olduğu bu değerlerin yerine yeni alternatifler sunmasa bu kadar ciddiye alınmazdı ama NBA yetkililerini korkutan Iverson’la birlikte yeni bir basketbol kültürünün ve yaşam tarzının tüm şatafatıyla karşılarında belirmesiydi. Bunu KoRn’un nu-metalle 1990’ların ortasında müzik dünyasında yaptığı değişime benzetebiliriz. Nasıl ki KoRn hem müzik tarzıyla hem de imajıyla yepyeni bir tarz meydana getirerek benim de dahil olduğum jenerasyonu derinden etkilediyse, Iverson da NBA üzerinde bu tür bir etki yarattı. Aslında NBA daha önce basketbolun çılgın çocuğu Dennis Rodman gibi bir tecrübe yaşamıştı ama günümüzde bir kült haline gelen Rodman fazlasıyla marjinal ve tuhaf -hatta kimilerine göre biraz psikopat- olduğu için bu derecede yeni nesli etkilememişti. Corn Rows adı verilen ve şu anda bir çok oyuncu tarafından kullanılan saç modeli şöhretini Iverson’a borçlu. Reebok “The Answer” adıyla çıkarttığı ürünleriyle en çok kar payını beklemekte ve Iverson şirketin en önemli yatırımlarından biri. Bir de Universal etiketiyle az kalsın müzik dünyasına bomba etkisi yapacak Iverson, Jewels lakabını kullanarak -Nasıl ki gerçek adı Marshall Mathews olan kardeş, Eminem, Slim Shady gibi isimler kullanıyor. Bizimki de takı merakı yüzünden Jewels’ı seçmiş- Misunderstood adıyla bir kaset çıkartacaktı ki Allah’tan çıkartmadı. Niye Allah’tan diyorum. Çünkü kaseti dinlediğim kadarı ile tam bir facia eğer müzik kariyeri konusunda yoğunlaşsaydı sanırım aç kalma ihtimali bir hayli yüksek olurdu. Albümünün basımının durdurulmasının nedeni ise, fazlasıyla saldırgan ve argo sözler içeren kaset bir süre sonra artık olgunlaştığını ve topluma daha iyi örnek olması gerektiğini düşünen Iverson tarafından yayınlanmak istenmemesi.

Peki Amerika’nın arka sokaklarda suç ve uyuşturucu içinde kaybolan gençliğini Iverson nasıl oldu da bu kadar etkileyebildi? Cevap bence fazlasıyla basit: Çünkü Allen birader de o gençlerden biriydi ve “dibe vurduğu anda” çoğu kişinin yaptığı gibi kendini hayatının akışına bırakmadı yeteneklerini kullanarak savaşını sürdürdü.

IVERSON’IN ÇOCUKLUĞU
Iverson’ın geçmişine baktığımızda “baba” punk-rock gruplarından The Offspring’in “Way Down The Line” şarkısında anlatılan derecede kötü bir aile yapısına sahip olduğunu görüyoruz. Daha çocuk yaşta ona gebe olan bir anne, babasız, fakir, sefalet içinde geçen ve ailesinin aldığı tüm yanlış kararların yaşamını doğrudan etkilediği bir hayat.
Allen, 6 Temmuz 1975 tarihinde Hampton, Virginia’da doğdu. Allen doğduğunda annesi Ann sadece 15 yaşındaydı!!.. Ve Allen’ı tek başına yetiştirmek zorundaydı. Hampton’ da yaşadıkları ev ise kanalizasyon şebekesinin hemen üzerinde olduğu için sık sık lağım taşkınlarına maruz kalmaktaydı. Iverson’ın gerçek babasını merak edenleriniz varsa, Iverson’ın hayatıyla biyolojik olarak onun babası olması dışında hiçbir ilgisi olmadı.

HAYAT GÖRÜŞÜNÜ DEĞİŞTİREN HAPİSHANE GÜNLERİ
Gelen şampiyonluklarla şehirde adeta yerel kahraman haline gelmesine rağmen Iverson bir siyahtır ve Amerika’nın genel problemlerinden biri olan ırkçılık ünlü yada ünsüz ayırt etmeden her an karşınıza çıkabilir. Iverson’ın karşısına da bir bowling salonunda çıkar. Olay şu şekilde gelişir; Allen ve arkadaşları salonda biraz fazla gürültü çıkartınca uyarılırlar bu sırada içerideki başka bir grup Allen ve arkadaşlarına sataşır ve onların zenci olmaları ile ilgili hakaret etmeye başlar. Bir anda kimse ne olduğunu anlamadan içeride bir beyaz-siyah meydan savaşı çıkar. Mahkemeye çıkartılan 17 yaşındaki Iverson, adam yaralamak suçundan 5 yıl hapis cezasına çarptırılır. Ama Amerika’daki sivil toplum örgütleri hemen harekete geçerek Amerika’yı ayağa kaldırırlar. İddiaya göre, Iverson kavga sırasında bir kıza ciddi şekilde yaralamak maksadıyla kafasına sandalye ile vurmuştur. Mahkemede kanıt olarak sunulan bantta Iverson bir kez bile görülemez. Kavga dolayısıyla polis tarafından tutuklanan 4 kişi de ünlü siyahlardır. Onlarca kişinin kavgaya karışmasına rağmen sadece 4 siyahın tutuklanması skandal olarak nitelendirilir. Dava sonrası yargıcın mağdur beyazlardan birinin aile dostu olduğu ortaya çıkar. Ve olayla ilgili hiçbir tanığın söylediği birbirini tutmaz. Kimi şahitlere göre Iverson elinde sandalye ile içeride deli gibi koşuşturarak kadın-erkek gözetmeden bulabildiği tüm beyazların kafasına vurmuştur. Kimi şahitlere göre salona sonradan giren bir grubun temel maksadı Iverson’ı pataklamaktır ve kavga Iverson’ın etrafında gerçekleşmiştir. Kimi şahitler ise Allen’ın kavga başladıktan sonra bowling salonuna geldiğini ve olayların çıktığını gördüğü an hiçbir şeye karışmadan salonu terk ettiğini söylemiştir. En mantıklı ifadeler ise Iverson’ın sadece içeride biraz dayılandığı ve sadece birkaç kişiyle itiştiği şeklindedir. Mahkeme sonrasında medya iki kutba ayrılır. Bir kısım medya Iverson’ın sadece siyah olmasından dolayı sisteme kurban olduğunu yazarken diğer bir kesim ise Iverson’ın şımarık ırkçı bir çocuk olduğunu ve en ağır şekilde cezalandırılması gerektiğini yazar. Siyahi dernekler ayaklanır. Sonuçta Allen 4,5 ay hapiste kaldıktan sonra Virginia Eyaleti Valiliği’ne seçilen ilk siyah olan Doug Wilder tarafından yanlış durum değerlendirilmesi yapıldığı ve iyi halinden dolayı serbest bıraktırılır. Belki Iverson gerçekten suçluydu belki de sadece renginin kurbanı oldu. Bunu hiçbir zaman kimse bilemeyecek ama bu olaylar ve hapiste geçirdiği 4,5 ayın Iverson’ın üzerinde derin etkiler bıraktığı bir gerçek. Allen’a göre bu olaylar ve hapiste geçirdi zaman onun hayata bakışını o kadar değiştirmişti ki eğer o olay meydana gelmeseydi şimdi bulunduğu yere asla gelemezdi: “Hampton’da başıma gelenleri asla unutamayacağım, çünkü büyük bir haksızlığa uğradım. Ama olanlar beni güçlü bir insan yaptı. Bu olay meydana gelmeseydi şu anda olduğum aynı insan olabileceğimi hiç sanmıyorum. Düşünsenize daha sadece 17 yaşında bir çocuktum. İçeride her türden gerçek suçlu vardı. İçeriye girdiğimde herkes bana tuhaf tuhaf baktı. Kanım donmuştu, durmadan tanrıya dua ediyordum. Sonra yaşlı mahkumlar yanıma geldiler ve beni tanıdıklarını, merak etmememi, beni her türlü beladan koruyacaklarını, içerideki tüm pisliklerden uzak tutacaklarını söylediler. Tanrım korkuyordum. Hapse atılmadan bir gece önce büyük anneme niye tanrı bana bunun yapılmasına izin veriyor diye sormuştum. O da “Asla tanrının ne yaptığını sorgulama.” dedi. Ben de bir daha asla sorgulamadım. Hapiste benim yaşıtlarımın kaldığı Jungle isminde bir kısım vardı büyük mahkumlar asla orda kalmama izin vermediler ve beni hafif çalışma cezası almış önemsiz suçlar işlemiş yaşlıların yanına koydular. Bazen bizim koğuşa gitmem için Jungle’ın önünden geçmem gerekirdi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Nba'deki ünlü oyuncuların ve efsanelerin biyografileri ( hayat hikayeleri )
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Güç Paylaşımda Gizlidir :: Grup Genç Hakkında :: Spor :: Basketbol-
Buraya geçin: